27 Kasım 2010 Cumartesi

İstemiyorum !

Bitti .. bitti .. bitti ... Kelimelerim ! Hoşcakal , olacaklar sensiz olsun ! daha durmam ....nda ben unutuyorum ! 
İstemiyorum artık ! İnsan görmek, hava almak dışarı çıkmak nefret geliyor bana ! en sevdiğim şeylerden nefret eder oldum, en nefret ettiklerimden ise nefretten vazgeçtim. İyi dostlar biriktirmiştim avuçlarımda .. Nedensiz terkedişlerini gördüm .. Anladım ki ''kardeşim'' demeyeceksin hiç bir insana .. Bunu anlayalı yıllar olmuştu ama bir şans vermiştim dost bildiklerime .. ve şunu anladım ki kime ne kadar değer verirsen o kadar zarar görüyorsun o kadar kalkıyor bi tarafları ! Ama elbet kaldırdıysan indirmesini biliriz dercesine umursamıorum kimseyi .. Hayat benim keyif benim ben keyfim ve kahyam takılıoruz bi sürede böyle olucak ! değişiklik istiyorum artık bunalmış dünya sorunlarından . Artık kimsenin derdini dinlemek istemiyorum her sorunlu beni bulurmuş gibi ... İstemiyorum ! İstemiyorum! İstemiyorum artık hiç bir şey ... bıraksınlar beni kendi halime yaşayıp gidim kafa dinlim en azından ! İnsan yoğunluğu olmadan kendimde ! ..





18 Kasım 2010 Perşembe

Neredeydik nerelere geldik ..!

Hmmm neler birikmiş bir bakalım ömrümüzde ..
Uzun zamandır yazmamanın tek avantajı bu olsa gerek ! Birikmiş o kadar çok şey olması .. Blogumu ilk kurdugum gün ki sevincimi hatırlıyorum . 7/24 açıktı sitem ve herkese duyurmakta cabası .. O zamanlar tek ortağımdı tek dostum blogum. Her gün yazar günde 5 6 tane yaz çıkarırdım . Tabi o zamanların yaşanmışlığının verdiği üzüntüler, yeri gelir sahte gülücükler ve sahte mutlulukların yazıları ..
Şimdi o günlere baktığımda sadece koca bir ' APTAL ' lık görebildiğim gülücükler var . Belki de beni bu seviyeye getiren günler . Güvenin kolayca olmadığı ve olmayacağı günler . 
Hakikate şu dünyada en güvendiğimiz insan bile fesatlık düşünüyorsa arkamızdan, cidden kendimizden başka güveneceğimiz insan yok demektir ! Ya ben bu dünyada seçilmiş bir insanım, ya bu dünyaya ait değilim, ya da insanların hepsi aynı ben bir garip davranıyorum . Bilmiorum gerçekten bilmiyorum .
Çok ilginç ama neden en iyi insan bile böyle ? Ben mi yanlış anlıyorum bende mi bir suç var ? .. Çok garip!
Ama artık yargılamıyorum . 
Büyüdükçe insanlara daha az ihtiyacım olduğunu anladım son günlerde . Kimseyi istemiyorum yada kimseye muhtaç değilim ALLAHIMA ÇOK ŞÜKÜR ! ama nedense bir boşluk cabası içindeyim . 
Bazen öylesine yalnız kalmak istiyorum ki , kimse rahatsız etmesin kafamı dinlim diyorum . Olmuyor ! İlla ki bir kapı çalıncak bir çıt çıkacak ! yada bir korku olacak !
Ah hayat ! 2 sene bir an önce bitsin de kendi hayatımı kurayım . Buna izin ver !

17 Kasım 2010 Çarşamba

Kadın Olmak ..

Bir kadın çocuktur aslında… Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini ister.Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak sevmeli erkek kadını… Ama hiç bir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasın...ı ister.Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz..




Bir kadın güçlüdür aslında...


Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.




Bir kadın sevgidir aslında...


İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama, tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer alamazsınız. Her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri ”acımak" duygusudur.




Bir kadın yalnızdır aslında...


Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.




Bir kadın çılgındır aslında...


Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Üreticiliğinin sınırı yoktur ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz üreticiliğini. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız ne yazık ki yaşamıyorsunuz!




.... bir kadını ağlatırken çok dikkat edin..!!!


.... çünkü Allah gözyaşlarını sayar.....!!!!




kadın;erkeğin kaburgasından yaratıldı,ayaklarından yaratılmadı..!!!


öyle olsaydı ezilirdi......!!! üstün olsun diye başından da yaratılmadı......!!




AMA GÖĞSÜNDEN YARATILDI......




Eşit olsun diye......


kolun biraz altında...


Korunsun diye...!!!


KALP HİZASINDA SEVİLSİN DİYE!!!


Can Dündar

Olgunlaşmak ..

Artık eskisi gibi her haftasonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.

İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun.Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var.Ben demiştim sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor..

Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama çokta yorulmaktan kendimi çokta hırpalamaktan yana değilim. Gerektiğinde hayır demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor.Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor.

Aileme, eşime ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar. Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece.Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım.

Önce kendine güzel görünmelisin, kokoz da deseler kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim. Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı .Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.Sonra Sezen’in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun.

İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek.İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok işe yarıyor.

Bir gün hepinizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum.

Can Dündar