30 Aralık 2011 Cuma

Elveda yeni yıl, elveda enteresan insanlar.. Vol kaç bilemiyorum ama en son III dü sanırım.

Enteresan insanlar dolu etrafta. Hayır, anlamadığım her zaman ağır takılırım ve benim gibi ağır durmalı etrafımdaki insanda. Tamam bazen şebeklik yapıyoruz ama sınırlarımız dahilinde. Sınırı kaçırdığımızda zaten kahkahalarımız oluyor genelde. O da olsun bir zahmet. Sürekli bunalım modda takılmaktan fena sıkıntı geldi çünkü. Neyse. Yine konu saptı. Enteresanlık diyordum. Mesela ne biliyor musun? Benim tanıştırdığım insanlarla hemen ilk günden muhabbet kuran insanlar yok mu? Çıldırıyorum. Yahu bir dur! Bir tanı. Ne böyle şen şakrak muhabbet. Kankam dediğim adamla sen benden daha çok konuşup görüşüyorsun. Ne bu acele. Artı, neden ben ? Tamam, her şey hoş güzel. Arkadaşımsın. Laf getirmem de, bi haddini bil yani.
Şimdi diceksin ki bana, "Ne bu sinir hacı?" .. Ya sinirlendiğim nokta ne biliyor musun dayı? Sinirlendiğim nokta kendimim aslında. Ben hala böyle insanları hayatımda barındırıyorum. Sil gitsin abi. Ben en ünlü yazarlarla muhabbet ediyorum. Saygı duyuluyorum. Benim en dandik yazılarıma bile "Helal olsun" diyor büyük ustalar. Sen kimsin? Nesin ki.. Ama işte yine de üzülüyorum yani. Üzüldüğüm şey de, bu zamana kadar nasıl bu kadar saf oluşum. Hakkaten bana bir şeyler oldu bu 2011 sonunda. Gözlerim açıldı sanki. Bu da sadece susup uzaktan izlemekle oldu her şey. Bir masada otururken " Neyin var neden sessizsin rojdda?" dediklerinde, "Sizi izliyorum" diyorum. Tabi bunu makaraya alıp karşı tarafın gülmesi ayrı bir enteresan. Şimdi yine konudan konuya atladın diyeceksin ama, şu insanlar kendilerindeki hataları kabullenemeyip karşı tarafı o hatayla suçlarlar ya; aynen öyle bir durum valla. Saçma sapan şeylerle uğraşıyoruz bu hayatta bunu anladım. Bitsin şu okul kimsenin yüzünü görecek değilim. Üniversite arkadaşlıklarına lanet edip ayrılacağım o kampüsten !
Neyse hacım. Yeni bir yıldan bahsedelim. çabuk geçti lan 2011. Farkındayım. Aman geçsin geçsin. Bana fena uğursuz geldi. Zaten hiç sevmem tek rakamları. Ama şu istatistiği çıkardım ki, benim bir senem muhteşem olursa diğer senem inanılmaz berbat oluyor. 2008 süperdi. 2009 hayatımın kazığını yediğim ve halt ettiğim seneydi. 2010 yine muhteşemdi. 2011 ise boktan. Bu kadar uğursuz bir sene de hayatımda görmedim. Neyse isteksiz bir şekilde umut etsemde 2012 benimsin olum ! Kaçamazsın..
Herkese güzel bir yıl diliyorum. Gereksizleri atın lan hayatınızdan. Ne uğraşıyorsunuz. Salla salla vur duvara :)
Hadi eywallah
rojdda

26 Aralık 2011 Pazartesi

Hayatla Olan Kavgamız.. Vol II

Kaçmak.. Sadece kaçmak istiyorum bulunduğum ortamdan. Öylesine koşmak, koşmak, koşmak istiyorum ki; herkesi geride bırakıp yepyeni insanlarla tanışmak ve onlardan gelecek kazıkları beklemek istiyorum. Bu kadar bunalmış durumda ne düşüneceğimi bilmiyorum çünkü. Sadece tek istediğim telefonumu kapatıp defolup gitmek. Öylesine derin yaralandım, öylesine derin izler taşıyorum ki kaldıramıyorum artık. Tanıdık tek bir yüz bile görmek istemiyorum. Değer verdiğim insanları bile. Sadece ben ve bana ait olmalı attığım adımlar. Ardıma bile bakmadan. Hemen, evet şimdi gitmek. Bunu istiyorum çok mu şey?
Hayatla yine anlaşamıyoruz. Yine ağır bastı kavgalarımız ve ben terkettim odayı. Kapıyı da bir güzel yüzüne kapattım ki sorma. Napabilirim? Daha fazla onun kavgasını sesini duymak istemiyorum çünkü. Bir geceliğine de olsa kavga etmek dayanılmaz hal alabiliyor. Hayatın sunduğu tüm seçenekleri reddediyorum. Yurtdışında okumak istiyorum yahu, çok mu şey? Yani, okusam n'olacak ki? Hem yeni bir sayfa açacağım, dostu düşmanı bırakıp en illet yerde; hem de yeni bir yer ülke, dil cart curt öğreneceğim. Ayaklarımın üstüne basacağım. Kendime güvenim gelecek. Eee birde 22 olduk yani yuh devenin nalı. Bırak azcık da rahat olayım be hayat. Yok yok, bu bana gün yüzü göstermeyecek belli. Ama yok canım. Bu sefer yok öyle name. Savaşmaksa savaşmanın alasını görürsün, kaybetmekse onu sen düşün hayatcığım. Yeter yahu kendimle bırak beni. Anladım, bensiz yapamıyorsun sürekli peşimdesin, paso kafamda dikiliyorsun ama bir yere kadar yani. Bende artık yeni yüzler görmek istiyorum ve yeni kazıklar. Yeni yüzler deyince zaten akla yeni kazıklar gelir. Kazık atmayan adam yoktur çünkü hayatında. Bu yüzden mükemmeli de aramaktan vazgeçmeliyiz bence. Zaten bu da kazık atacak, " Hea memnun oldum yeni kazığını sabırla bekliyorum" deyip tokalaşıp tanışıyorsun yeni insanla yani. Ne var? Ben alıştım sende alış bu yazıyı okuyan insan. Haksızsam haksızsın de. Ne olur de. Desene olumm. Diyemezsin çünkü illaki sende kazık yemişssindir. Neyse. Ulan hayat böyle işte konu nereye geldi hay Allah. Bak hayatcığım, tamam yine tartışırız ama ne olur bu gece bana bulaşma. Çok ama çok bitkinim. Yarın devam ederiz.
Hayydii selametle
rojdda

25 Aralık 2011 Pazar

Hayat ve Kısaca Ben. Çok Severiz Birbirimizi..

Hayat ile ben garip bir ikilemde kaldık. Ne zaman o sıkışsa beni sıkıştırıyor ben sıkışsam ona sövüyorum.  Neden böyle birbirimizi yediğimiz ise muamma. Sanırım çok seviyoruz birbirimizi. Bizi seviyoruz o yüzden çekişmeli beraber gidiyor durumumuz. Evet seviyorum hayatı, ama içinde değerli olan varlıklar olduğu için. Mesela annem, mesela babam, mesela kardeşim ve ablalarım abilerim. Çok iyi insanlar var etrafımda bu bir gerçek. Geçenlerde abimi aradım " sakın banka sektörüne girme, girmeyi planlıyorsan bile yatırım danışmanlığı yap".. iyiliğimi düşünmese bunları söylemezdi. Kendi batağına benide sürüklerdi. Ablam, kendi düştüğü hataları yüzünden " aman Roj, sakın Roj! Ben senin gibi bekar olsam tabiki de yapmazdım, evlendim boşandım" cart curt. Abi benim yeterince aklım var zaten ama abilerim ve ablalarım benim iyiliğimi istiyorlar bu aşikar. Hatasız olduğum söylenemez. Ben bir olayda zaten direk "Allah seni kahretmesin Roj, yine sende suç" derim. İğneyi kendime çuvaldızını başkasına batırırım. %100 haklı da olsam. Ama haklı olduğum konuda da susmam. O ayrı bir şey.
Kardeşim, ne kadar didişsekte ne kadar höykürsekte birbirimize harbiden iyi anlaştığımız zamanlar oluyor yahu. Ah bi de babama olan biteni anlatıp dedikodusu olmasa ... Tadından geçilme hacım. Okuyorsa eğer yani bu tavrından vazgeç sevgili kardeş.
Annem.. Ona söylenecek tek bir kelime yok aslında. Beni ben yapan, hatalarımla kabul eden. Tabiki yeri gelince bağıran çağıran biri o hatalar yüzünden. Ama beni tek kalemde silmeyen tek insan. Ona olan sevgim ölcülemez ne yazıyla ne de sözle. Direk gözyaşlarım anlatır.
Babam.. Hiç yaşamadım aslında babamla. Bu yüzden baba sevgisinden yoksun büyüdüğüm kesin. Sevgiyi başka yerlerde aramadım Allah'tan. Ergenlikte aradık tabi. Bulamadık o ayrı. Ergenliğin getirdiği deli çağ. Ama kendime leke getirmedim hiçbir zaman. Allah'a şükür. Bulsam da getirmezdim emin ol. Öyle bana " tabi tabi " gibi kafa sallama ! Sakın ha.Ne diyordum. Babam.. evet sevgisiz büyüdüm ama geldik bir kere 22 ye. Valla şuan gözümde büyüdü şu 22 haa. Baya yaşlandık lan. Seneler öyle bir geçiyor ki sorma gitsin. Ama çaktırma tabi ben hala 19 um. Kim nerden anlıcak. İki fön iki hafif makyaj cillop gibi 19 um işte. Kim sorcak kimliğimi. Salla lan hayatı. Niye bakıyorsun öyle aval aval. Hadi koş camdan dışarı bak gökyüzüne. Göreceksin seni seven yıldızı pencerende
Hadi eywallah
rojdda

24 Aralık 2011 Cumartesi

Hayat - Yeni Yıl- Var Mı Lise Arkadaşların Gibisi? Bu 3lüyü seviyorum

Gri tadında her şey. Tozpembe olan hayat, önce siyah sonra beyazdı gözümde. Artık gri olmaya başladı. Sanırım 2011 yılı sonunun verdiği bir tonlama oldu. Bence böyle iyi. Tam kıvamında. Ne siyah ne de beyaz. İkisi de gözümü alıyordu zaten. Bu yüzden uzağı görememe bozukluğu oluştu ya zaten. Şuan iiyi ama ne yalan söyleyeyim. Sevdim bu rengi. İlk kez hayatı sevdim. İlk kez bana bir iyilik yaparak kıvamını verdi. Aferin lan hayat. Sevdim seni kankam..
Artık öyle aşırıya kaçmıyorum. Mesela; kimsenin dostu olmuyorum. Kimse de benim dostum değil. Böyle kafalar daha kıyak. Ne ben kazık yiyorum  ne de karşı taraf kazık görebiliyor benden. Aslında artık kaldıramadığım için bıraktım tüm bunları. Kimsenin dostu olamayacağımı anladığım için. Bu yükü taşıyamadığımı görünce vazgeçtim her şeyden.. Çünkü hem kıskançlık, hem verdiğin sözleri tutamama, hem hep bana hep bana; bu 3lü içinden çıkamıyor insan. Bu yüzden salla'dım gitti. Artık dost yok, böylelikle düşmanda yok. Çünkü bakıyorum da, en büyük düşmanın hep en yakınların oluyor. Benim lisede bir arkadaşım vardı adı Rabia. Ya tamam kötülüklerimiz de oldu birbirimize. Kırdık üzdük dövüştük saç saça baş başa girdik. Ama hiç bir zaman beni kötü bir duruma sürüklemedi. Aksine hep iyi tarafaydı. Sigara içerdi, bana "ben içiyorum asla sen içmeyeceksin" derdi. İyiliğimi isterdi. Var mı böyle insan şimdi? Yok arkadaşım. Üniversitede yok! Ben lisedeki arkadaşlarımı özlüyorum ne yalan söyleyeyim. Üniversite ortamı başkadır diyen insanlara sadece" Hadi laayynn ordan" diyebilirim. Tamam birbirimize gıcıktık lisede, laf sokardık vs vs. Ama ayrıldığımızda anladık ki bizim bizden başka "kardeşimiz" yokmuş.. Gerçekten öyle.. Ergenlikti bizimkisi de bakmayın. İnsan çekemez kıskanır gıcık olur vs. Geçti gitti. Şimdi sokakta görsek birbirimizi 40 yıl görmüyormuşuz gibi sarılır birbirimize. Hangi üniversite de var lan bu? Hiçbirinde. Var diye karşıma kimse de çıkamaz valla. Onun yalan olduğunu bir ıspatlarım ki şaşar kalır. Devir çıkar devri olmuş. Paran var mı en iyi arkadaşımsın, araban var mı adamsınn, paran mı yok kuzenin bile bakmıyor suratına. Bırakın bu işleri.. Bu yüzden bıraktım artık dost most hikayelerini..
Yeni yılın herkes için bir umut kapısı olduğunu biliyorum. Herkesin yeni yılda tüm dilekleri gerçekleşir inşallahh.. Ama bir şartla! Eskileri ve gereksizleri 2011 de bırakmak koşuluyla.
Hadi selametle
rojdda

19 Aralık 2011 Pazartesi

Nesine? Hem Büyüğüne, Hem Garantisine!

Biliyorsunuz Yılbaşı Özel Çekilişi Türk Milleti için geleneksel bir heyecandır. Çekiliş yapılırken herkes ekran başına kilitlenir, sizin numaralarınızı taşıyan topların çekilmesi için dualar edilir. Biletinize sonuna kadar güvenirsiniz çünkü onu, uğurlu olduğuna inandığınız bayiden almışsınızdır. Lakin gelin görün ki hep amorti!

Biz de sevgili bloğunuz olarak araştırdık ve son 10 çekilişin 2 tanesinin büyük ikramiyesi Nesine.com’da satılan Milli Piyango biletlerine çıktığını gördük. Bu nedenle biz de dedik ki, neden bu blogda da Nesine.com biletlerinden satmıyoruz? Şanslı okurlarımızın ayağına kadar getirmiyoruz? Hatta bir de üzerine neden bomba gibi bir kampanya yapmıyoruz; 5‘er adet biletten oluşan Amorti garanti paketi alana 1 Amorti Garanti demiyoruz?

Sizce de buradan daha şanslı başka bir yer var mı? TIKLA, HEMEN BİLETİNİ AL!

Şansımız dönecek diye saatlerce kuyrukta beklerken aslında farkında olmadan şansımızı kaçırıyoruz. İnanın hiçbir şey sizi o kadar beklemez! Demem o ki; yılbaşında biletlerinizi benim bloğumdaki link üzerinden alın, siz kazanın biz de mutlu olalım!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Aşkım'a ..

Aşkım..
Sana ilk kez yazıyorum belki de. Belki de yazılarımda seni de katmışımdır da, farkında değilimdir. Ama sana yazmak istiyorum bugün. Bugün, seni görmek, seni hissetmek istiyorum. Affetmelisin aslında beni, çünkü ben seni hiçbir zaman senin kadar sevemedim. Eskiden derdin ya hep "ben daha çok seviyorum" diye, bende itiraz ederdim " hayır, hiçte bile ben" diye ya.. Yok aşkım, sen daha çok seviyorsun bunu anladım. Zaman geçtikçe duygular daha bir oturuyor sanki yerli yerine. Hayır hayır, bu sevmemekle alakası yok. Elbette çok seviyorum ama senin beni sevdiğin kadar değil. Bunu çok daha iyi anladım. Bazen senin sevginin altında eziliyorum, bazende acaba "rol mü yapıyor" diyorum. Yalan yok şimdi. Bugün tamamen sana yazıyorum. Eskiden daha fazlaydı bu ağır sevgi seli, ezilmekte kalmayıp boğuluyordum sevginin altında. Ama zamanla ve zaman geçtikçe bizde de yerine oturdu sanırım bu sevgi. Rengini yeni yeni almaya başladı ve çok güzel bir tat veriyor şimdi. Aşk çok başka bir şey sevgilim. "ben sana aşığım" derken hiç inanmadım çünkü değildin. Ne sen ne ben aşkı yaşayabildik. Kimse yaşayamadı aslında, herkes aşkı yaşadığını zanneder. Çünkü vazgeçilmez değiliz sevgilim. Vazgeçeriz birbirimizden eğer bu gerekiyorsa. Sevgi bazen vazgeçebilmektir bunu biliyorsun. Bildiğin halde "senden vazgeçemem" diyorsun. Deme bunu...
Ben hep sevgimi göstermeyen taraf oldum aşkım. Çünkü elimde değildi. Ben aşkımı reklam yapmak amacında değildim ve yapmadım da. Parmağımda yüzük olmasa da hep kalbimdeydin. Kızlarla bir yerde oturup "aa şu çocuk ne tatlı" diye esprisi yaptığımızda bile sen kalbimdeydin. O esprilerde kalıyordu sen kalbimde. Sen hiç görmedin bu sevgiyi. İsyan ettin, bağırdın, çağırdın. Sıktın belki de beni ama ben sevdim. Bazen nefret etmedim değil. Ettim. Bunaldım hatta, "ayrılırsak ayrılalım bee yettti" dediğim zamanlarda oldu. Ama 2 gün sonra "aşkım ben seni seviyorum" deyip geri dönüşlerimizde oldu. Biz aslında hiç vazgeçemedik birbirimizden. Her ne kadar vazgeçilmez değilsek de, yapamadık. Bugün 1 sene 6 ay oldu tanışalı. Tabi ki yeterli değil ki... Kime yeter? Ömür bile yetmez. Çünkü daha çok değişeceğiz, yaşayıp göreceğiz. Yeni yıllar, yaşlar, insanlarla karşılaşacağız. Hep kalplerimizde var olduğumuzu bilerek..

Hiç sevmesem de söylemeyi, "seni seviyorum aşkım"..

3 Aralık 2011 Cumartesi

Beklentiler de insanlar gibi...

Beklentiler, beklentiler, beklentiler... Hiç bitmeyecek olan beklentileri var insanların, benimde dahil. Aşktan, dostluktan, okuldan, hayattan, kendinden ve hatta küçücük taştan bile beklentimiz olur, topuklu giyiniyoruz ayağımıza takılmasın diye. Çok ilginçtir, bu beklentiler gerçekleşmez. Gerçekleşmediği için hep oraya takılı kalırız. O gerçekleşene kadar hiçbir iş yapamaz hale geliriz. Acı çekeriz, ağlarız, kimseyi görmek istemeyiz, yalnızlığı dost ediniriz. O beklenti gerçekleşene kadar normal hayatta değiliz. Beklentiler olmasa belkide mutlu, mesut, hayattan hiç şikayeti olmayan insanlar oluruz. En çok beklentiyi de insanlardan bekleriz.Bir insandan ne kadar çok beklentimiz varsa o kadar çok acı çekeriz. Aşktan bu kadar beklentimiz olsa acıtmaz belki ama, dostumuzdan bir beklentimiz varsa o hayat cehennem olur orada. Hele bir de beklentilerimiz tersine giderse, vay halimize.
Seversin... Dostunu, aşkını, işini, okulunu, aileni.. Aile biraz daha dışında kalıyor beklentilerin. Çünkü beklentisiz sevilebilecek tek yer orası. Aslında bazen, ailenin bile bir beklentisi vardır. Fakat iyi beklentilerdir. Acı vermez, acıtmaz. İçinde zerre kadar kötülük yoktur çünkü ailedir. Canından candır. Dostlukta biraz farklı gelişir. En başta biraz tedirgin başlar, sonra tanıdıkça biraz daha yakınlaşır; daha sonra tamamen beklentiye ve çıkara dönüşür. Çıkar bitince, beklentilerde kalmayınca ya da beklentilerin artık gerçekleşmediğini görünce, dostluk biter. Senelerini harcasan da o dost sandığın dostun için, kural böyle. Eskiden yaz tatillerinde dostların senin arardı, şimdi aramıyor mu? O zaman beklentileri ve çıkarları bitmiştir.
Yani anlayacağınız herkesin bir beklentisi vardır hayattan. Diyorum ya, ufacık bir taştan bile beklentimiz var; ayağımıza takılmasın aman, diye. O yüzden gitmek istiyorum ya bir kasabaya, çıkarsız beklentisiz kendime yaşamak...

En büyük hata; aynaya baktığımızda gördüğümüzde...

Herkes aynı şeyi yazıyor iletilerine, "meğer ne kadar yanlış insan tanımış ve hayatıma almışım.. Yazıklar olsun".. Herkes mi aynı hatayı yapar? Bende hep kendimde arardım suçu. Çok safım, iyi niyetliyim, iki gülen yüzü dost biliyorum diye. Meğer hata bende değil karşı taraftaymış.. İnanamıyorum kendime ve inanmak istemiyorum. Son yediğim dost kazığından ve "Bir İnsanı Tanıyamamak" olan yazımdan sonra hiç kimseye güvenmiyorum. Hatta kendime bile güvenmiyorum desem yalan olmaz. Çünkü bazen kendime verdiğim sözleri bile tutamıyorum, hep erteleniyor. Aynaya baktığımda yüzleşemiyorum kendimle, ancak yazdığım zaman "ben" oluyorum. Yaza yaza yüzleşiyor ve kendime olan güvenimde azalıyor. Peki kime güveneceğim bu hayatta? Yukarıda baktığımda göremediğime ve varlığını her an hissettiğime inanıyorum evet; ama bu hayatta kime güveneceğim? Kime derdimi açabileceğim? Açtığım insanlarda var elbet ama, ya bir süre sonra onlarda benden sıkılırsa? Şimdiden başladılar bile tavırlarıyla kendilerini benden uzaklaştırmaya. E bende üstüne gidemem kimsenin, bana selam vermeyene ben neden vereyim? Çok depresif bir insan sayılmam aslında. Hep iyimser bakarım dünyaya, şükrederim daima. Fakat olanlar sadece beni değil bir çok insanın artık güvensizliklerini arttırıyor... Çok merak ediyorum, bu kazık atan insanların hiç güvendiği insanlar yok mu? Bir gün onlarda bu kazıkların toplamını yiyecekleri akıllarına gelmiyor mu? Ben yaptım bir gün bulacağım hiç mi demiyorlar.. Anlamıyorum artık, bu dünyayı da adaletini de sistemini de anlamıyorum.
İnsan ilişkilerine dair her gün yeni bir şey öğreniyorum fakat kesin olarak şunu kanıtlıyorum artık. Bir insanın üzerine ne kadar titrersen o insan senden o kadar uzaklaşıyor. Ne kadar da değer vermezsen o insan senin üzerine titriyor bu sefer. Zaten ikili dörtlü beşli arkadaşlık ilişkilerinde hep bir kişi daha fazla seviyor. Ya grubunu seviyor o kişi, yada karşısındaki dostunu seviyor ve değer veriyor. Sonunda da üzülen o oluyor. Ama elimizde değil ki... Karşındaki dostunu, arkadaşını öyle çok seviyorsan bu senin elinde değil ki ona değer vermeden duramamak. Aslında hata yapıyoruz. İnsanları önce izlemeliyiz, tartmalıyız, ölçmeliyiz ki kendimizi yavaş yavaş sokmalıyız hayatına. Biz hemen iki canım cicim lafına 'aa bu bana dost' diyoruz. En baba hatayı burda yapıyoruz. Ne kadar da bunun hata olduğunu bilsekte devam ediyoruz yapmaya. Beklenti içerisinde oluyoruz ve en büyük hatayı da beklentilerin geri dönmeyişi veriyor zaten insana. Acı veriyor, acıtıyor içini.. İşte bunu kesinlikle öğrendim. Hem kendi derslerimden çıkardığım notlardan, hemde etrafımda tanık olduğum olaylardan ötürü. Artık kendimi sevdirmeyi bıraktım insanlara. Yapabileceğim en iyi şey sevilebilecek insan olmak.. Gerisi karşı tarafa kalmış. Zaten zamanla kimin dost kimin düşman olduğunu anlıyorsun. Herkes gittiğinde yanında kalanları görünce...