3 Aralık 2011 Cumartesi

Beklentiler de insanlar gibi...

Beklentiler, beklentiler, beklentiler... Hiç bitmeyecek olan beklentileri var insanların, benimde dahil. Aşktan, dostluktan, okuldan, hayattan, kendinden ve hatta küçücük taştan bile beklentimiz olur, topuklu giyiniyoruz ayağımıza takılmasın diye. Çok ilginçtir, bu beklentiler gerçekleşmez. Gerçekleşmediği için hep oraya takılı kalırız. O gerçekleşene kadar hiçbir iş yapamaz hale geliriz. Acı çekeriz, ağlarız, kimseyi görmek istemeyiz, yalnızlığı dost ediniriz. O beklenti gerçekleşene kadar normal hayatta değiliz. Beklentiler olmasa belkide mutlu, mesut, hayattan hiç şikayeti olmayan insanlar oluruz. En çok beklentiyi de insanlardan bekleriz.Bir insandan ne kadar çok beklentimiz varsa o kadar çok acı çekeriz. Aşktan bu kadar beklentimiz olsa acıtmaz belki ama, dostumuzdan bir beklentimiz varsa o hayat cehennem olur orada. Hele bir de beklentilerimiz tersine giderse, vay halimize.
Seversin... Dostunu, aşkını, işini, okulunu, aileni.. Aile biraz daha dışında kalıyor beklentilerin. Çünkü beklentisiz sevilebilecek tek yer orası. Aslında bazen, ailenin bile bir beklentisi vardır. Fakat iyi beklentilerdir. Acı vermez, acıtmaz. İçinde zerre kadar kötülük yoktur çünkü ailedir. Canından candır. Dostlukta biraz farklı gelişir. En başta biraz tedirgin başlar, sonra tanıdıkça biraz daha yakınlaşır; daha sonra tamamen beklentiye ve çıkara dönüşür. Çıkar bitince, beklentilerde kalmayınca ya da beklentilerin artık gerçekleşmediğini görünce, dostluk biter. Senelerini harcasan da o dost sandığın dostun için, kural böyle. Eskiden yaz tatillerinde dostların senin arardı, şimdi aramıyor mu? O zaman beklentileri ve çıkarları bitmiştir.
Yani anlayacağınız herkesin bir beklentisi vardır hayattan. Diyorum ya, ufacık bir taştan bile beklentimiz var; ayağımıza takılmasın aman, diye. O yüzden gitmek istiyorum ya bir kasabaya, çıkarsız beklentisiz kendime yaşamak...

Hiç yorum yok: