6 Haziran 2012 Çarşamba

Değerin, kıymetin bilinir sanma; Düşeni götürür, yıllar da kullar da affetmez!..

"Vermekle yaranamazsın" dediler, inanmadım kalbimi verdim; yaranamadım. "Kendini ve kalbini tamamen açma, değerin düşer" dediler, inanmadım kapılarımı sonuna kadar açtım; yaranamadım. "Yoluna halılar serilir sanma, uğrunda ömürler verilir sanma, değerin kıymetin bilinir sanma; düşeni götürür kullar affetmez" dediler, haklılarmış; affetmediler.
Tamam, vermekle yaranılmıyor onu anladım. Yalnız tek bir şeyi anlamadım gitti. Bu kaşaroski kızlar var ya, onlar hep vermekle yarandı ne olacak şimdi? Piyango bize mi vuruyor bu durumda? Her şeyi çözdüm de bir bunu çözebilseydim dünyanın en mutlu insanı olurdum. Yani evet, ben verdim verdim yaranamadım ama bu kaşarlar nasıl yaranıyor ve herkesin gözünde tepelerde oluyor bir türlü anlamadığım bu.
Dostlukta da, aşkta da hep veren taraf oldum nedense. Herkesin kötü gününde yanında oldum. Herkesi düştüğü yerden kaldırmasını bildim. Dipteyken kör kuyulardan çıkarmaya çalıştım. Hemde en olanaksız zamanlarımda, imkansızlıkları zorlayarak. E peki ne oldu? Değersiz ben oldum. Hemde değeri 5 kuruş etmeyen insanlar olarak. Bir de bana bak. Üniversite mezunu olacak, iş sahibi belki de ileride en büyük mevkilerde çalışacak insan. Geleceğim parlak (öyle diyorlar). Peki ben naptım bu durumda? Kendimi hep karşımdaki insanla eşit seviyede tuttum. Kendimi aşağılara çektim. Bildiğim bir şeyi aktarmadım, sırf karşımdaki insan bilmiyor rezil olmasın etrafa diye. E ne oldu? Ben oldum değersiz o oldu hint kumaşı.
Nedense hep böyle olur. İnsanlara azcık bir değer verdiğimiz zaman neden bir yerleri uçuşuyor semalarda bilemiyorum. Neden benim uçuşmuyor? İltifatın en babasını gördüm. Değerin en babasını gördüm ama nedense hiç kalkmadı bi tarafım. Aynı şekilde karşı tarafa kat kat karşılığını verdim hep.
İnsanoğlunu anlamak o kadar zor ki. Neyse.
Yaşayarak anladık bazı hataları. Bundan sonra daha sağlam adımlar atarız bizde ne yapalım.
Ama artık uğraşmak yerine, yeni yeni insanlarla dostlarla tanışmak yerine; kendimi manastıra kapatmayı düşünüyorum. Bir derdiniz olursa canlarım ya mail ya telefon her zaman açık ama ne olur benden uzak Allah'a yakın olunuz.
Seviliyorsunuz (uzaktan)

Haydi selametlee
rojdda

4 Haziran 2012 Pazartesi

Doğru İnsan, Yanlış Zaman, Yanlış Devir, Yanlış Mekan.. 3 Yanlış Bak Götürdü Doğruyu!

Beynimin içindeki yorgunluk kadar beni bitiren, kemiren ve yorgunluğun üstüne yorgunluk veren hiçbir şey yok arkadaşım. Hayır yani nedir bu? Hem sınav haftası, hem insanların böylesine nankör oluşu, hem iş arama telaşı, hem aile ilişkileri, hem diğer..
Bir de hepsi üst üste geldiği zaman tadından yenmez hayat. Vallahi şaşırıyorum sana bu kadar action'ı nasıl bindirip bana yüklüyorsun. Hayır nasıl başarıyorsun bunu. Ben bile günde bir tane action yetiyor yani.
Mesela 1 yaşıma daha bastığım günü geride bıraktım. Böyle para için kişiliğini satan insanlar yok mu, beni yaşam sevincimden alıkoyuyor. Hemde bu insanı 10 senedir, karakterli, ayrım yapmayan, dürüst, sağ duyulu bir insan olarak bilip de; sonradan böyle yamuk çıkması beni aslında 1 yaşıma bastırmadı, yaşlandırdı.
Hayatım boyunca yediğim ve yiyebileceğim kazığın sillesini yedim. Böylesini görmedim.
Ben mi gün geçtikçe saflaşıyorum yoksa insanlar mı gün geçtikçe sahtekarlaşıyor anlamış değilim.
Sevgili Ensar hocamın dediği bir laf var. Her ne kadar dersinden kalsam da bana öğrettiği çok güzel şeyler var bu adamın birini söylemek istiyorum.
" Çocuklar, iyi bir kariyerden daha önemli tek bir şey var; o da iyi bir eş bulmaktır. Kim olursa olsun, kız- erkek hepinize sesleniyorum. Doğru insanı bulduysanız, doğru olduğunu kesinlikle düşünüyorsanız; aman ha, sakın ama sakın kaçırmayın. Bu sizin hayatınızın piyangosu" demişti.
Ve adamı ayakta alkışlamak istemiştim. Böylesin güzel bir cümle her şeyi bu kadar özetleyebilirdi. Ah be hocam, kaldıysa öyle iyi insanlar bulursanız beni de çağırın demek geldi içimden ama, öylesine güzel bir cümle söylediki hayretler içinde kaldık.
Düşününce şu devirde, gerçekten kariyermiş, okumakmış, üniversiteymiş, arkadaşlıkmış, dostlukmuş cartmış curtmuş hiçbir önemi yok gerçekten. Doğru insan bulduk mu napıyoruz hacım? Yakasına yapışıp "benimsin" diyoruz. Bu kadar basit.
Hayatın boş işlerinde, boş zevklerinde sürünüp harcanıyoruz valla. Biraz değerlenmemiz lazım.

Haydi selametler sizee
rojdda

3 Haziran 2012 Pazar

Aşktaki Gurur..





Aşkta gurur var mıdır?
Ya da sevmediği halde hala ona katlananlar mı var?
İnsan bir tek çok sevdiğinin mi canını acıtabilir? Yoksa sevmediğini mi bu kadar katlanabilir?
Bir insanı seneler geçse de tanıyamazken, bu kadar kısa sürelerde tanımak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Bazen ömrünü verdiğin dostlarını tanıyamazsın fakat 1 haftada tanıdığın insan bambaşka fikirlerini değiştirir. Aşktaki cevher bu olsa gerek. Gururu cabası.
Sevdiğin insan bu kadar mı acıtır insanın kalbini. Bu kadar mı kırılır bir insan karşısındakine? Aşktaki gurur belki tek engelimiz olsa gerek. Zamana bırakmak ne kadar asil bilemiyorum. Öyle bir devirdeyiz ki, insan kendi kendini tanıyamaz hale geliyor..
Son günlerdeki katlanılmaz bu halime bir yenisi daha eklendi. Alıp başımı öylesine gitmek istiyorum ki sonumu düşünmeden. Olmuyor.. Olmuyor.. Olmuyor..
Bu kadar sabretmişken, bu kadar gurumu çiğnemişken çekip gitmek de neyin nesi diyorum katlanılmaz halime.
Zaten gidersem de hiçbir şeyi takmadan, umursamadan, düşünmeden gitmek istiyorum. Olsa ne ala. Olmuyor ki.
Bir gün çekip gidersem zaten şu bloga "Yepyeni Hayat Yan Gel de Yat" diye bir yazı koyup gittiğim yerdeki keyifli halimle olan fotografımı yayınlayacağım. O zaman belki hayat bambaşka olur benim için.
Aşktaki gurur da...


Hiçbir Ölüm Aşk Kadar Acı Değil ve Hiçbir Aşk Ölümden Kolay Değil.. tt
Gurursuz ve aşksız yaşamamanız dileğiyle
Selametlee
rojdda