26 Ağustos 2011 Cuma

Aşkta neden kaçan kovalanır?


Sevdiğimiz insanı severken, değerli gördüğümüz, incitemediğimiz, gözümüzden sakındığımız sevgilimizi; ayrılınca neden hor görür, değersizleştiririz? Ya da ayrıldıktan sonra hala onu neden kıskanırız? Hele ki hayatımızda başka biri varsa…

Aşkta da edebiyle ayrılmak gerekir, çünkü aşk birlikteliğiyle de, ayrılışıyla da kutsaldır… Asildir… Saf ve temizdir. Aşkı önemsiz görmek, yüreğini önemsiz görmektir. Aşkı önemsiz görmek, bir yüreğinin bile olmaması; mucize eseri yaşadığının kanıtı demektir. Hani der ya bazı insanlar “ciddi düşünmüyorum bu kızla”, muhabbetiyle… Aslında sen aşkın yüceliğini görmüyorsun, aşkı da düşüncen gibi basit ve sıradan görüyorsun. Bir nevi aşkı da kirletiyor ve laflarınla değersizleştiriyorsun. Ama bitirdiğinde de ilişkini o ciddi düşünmediğin insandan vazgeçemiyorsun. O kaçtıkça sen kovalıyorsun. Neden? Nesin sen? Kimsin ki aşkı bu kadar alçaltabiliyorsun. Sen aşkın her halini yaşadın mı? Sen aşkı yaşayacak yüreğe sahip oldun mu? Olma bence… Aşkın yanından bile geçme. Aşk bile utanır senin geçtiğin sokaklardan geçerken. “Benim adımı ağzına bile anma” der yüzüne baktıkça utanır. Aşka, bu denli hakaret edemezsin, böyle davranarak aşkı küçültemezsin. Sen küçülür, ömür boyu “aşksız” kalırsın!

Aşk kutsal bir varlık. Aşk bir son bulma çeşidi, aşk benliğinden öte... Kaçtıkça yakalandığımız ve içine düşünce çıkmazımdır aşk! Var ya da yok, ama bir hayalettir aşk. Kutsal bir hayalet. Yaşamadan bilemezsin… “Aşk diye bir şey yok” der inanmazsın. Halbuki, bir uğradığı zaman yüreğinde; bir kez yerleştirirse kendini oraya, çıksa da izi kalır!

Neden hala karmaşıklığın içindeyiz peki? Neden hala onu kovalıyoruz? Ya da yakaladık diyelim; neden eskisi gibi olamıyor, adını koyamıyoruz… Biten bir ilişkiden, sönen bir aşktan hala umutluyuz. O ciddi düşünmediğimiz aşktan, umutluyuz. Peki eski duyguların kaldı mı ona karşı? Hayır! Aşkta neden kaçan kovalanır? Egodan, elde edilmeyen, yasak olan şeylerin cazipliğinden… Yoksa başka ne kaldı ki? Duyguların bitti, yok ettin… Parçaladın ellerinle kalbini de aşkını da. Yoksa kimse onun gibi sevemedi mi? Kaçtıkça senin kovalaman bu yüzden miydi? Ya da kimse onun yerini mi tutamadı? Yazık… Aşka yazık oldu sana değil dostum. Sen zaten acınası haldesin… Baksana aşkı ne hale getirdin. Kırdın, parçaladın, başkalarıyla aldattın aşkı. Oysaki kaçan, seni gerçekten sevdiği için kaçtı. Seni gördükçe, aşka olan ihanetine tanık oldukça kahrolmaması için gitti. Bir gün dönersen eğer, yeniden başlayabilmesi için kendini feda etti de gitti. Şimdi bir düşün, kalan mıdır terk eden yoksa giden mi? Yoksa kaçan mıdır aşkı sana yakıştıran ya da kovalayan mı? Sen karar ver! 

Hiç yorum yok: